10 Mayıs Dünya Sağlık İçin Hareket Günü
09 Mayıs 2018

95566,1600x900-saglik-icin-hareket-et-afis-2-indirmek-icin-tiklayiniz-1jpg.png

10 MAYIS DÜNYA SAĞLIK İÇİN HAREKET ET GÜNÜ

Hareketsiz yaşam modern toplum için en önemli halk sağlığı problemi durumundadır. Meme ve kolon kanserlerinin yaklaşık 1/4’nin, diyabetin ve iskemik kalp hastalığının   1/3’nin ana nedeninin fiziksel hareketsizlik olduğu tahmin edilmektedir. 
2010 yılında yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre ülkemizde bireylerin %71,9’u düzenli fiziksel aktivite yapmamaktadır. Aynı araştırma 6-18 yaş grubu bireylerin %22,5’inde kilo problemi olduğunu göstermektedir (%8,2’si obez/şişman, %14.3’ü kilolu). DSÖ  ülkelerin 2025 yılına kadar obezite ve diyabetteki artış eğilimini durdurmaları, fiziksel olarak inaktif nüfus sıklığını %10 azaltmaları hedefi belirlenmiştir.
Bakanlığımız bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele için harekete geçmiş ve toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini artırmak, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmasını teşvik etmek amacıyla 2010 yılında Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programını Başbakanlık Genelgesi ekinde yayımlayarak uygulamaktadır. 
Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin yararları konusunda toplum bilincini oluşturmak, iyi uygulamalara dikkat çekmek, sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını teşvik etmek için 10 Mayıs günü “Sağlık İçin Hareket Et Günü” olarak belirlenmiştir ve ülkemizdede her yıl bugünün önemine dikkat çeken etkinlikler düzenlenmektedir.
Ne Yapılmalı?
Çocukluk çağından itibaren düzenli aktivite alışkanlığı kazandırmak, egzersizi günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline getirmek ve en azından her birey için günlük bedensel aktivite miktarını arttırmak bireysel sağlığımızın korunması ve ileride karşılaşılacak sağlık tehditlerinin azaltıl­ması konusunda oldukça büyük öneme sahiptir.
Hangi Aktiviteler Fiziksel Aktivite Olarak Kabul Edilir?
Fiziksel aktivite günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullana­rak enerji tüketimi ile gerçekleşen, kalp ve solunum hızını arttıran ve farklı şiddetlerde yorgunlukla sonuçlanan aktiviteler olarak tanımlanabilir.
• Yürümek • Koşmak • Sıçramak • Yüzmek
• Bisiklete binmek  • Çömelmek - kalkmak
• Kol ve bacak hareketleri  
• Baş ve gövde hareketleri
gibi temel vücut hareketlerinin tümünü ya da bir kısmını içeren çeşitli spor dalları, dans, egzersiz, oyun ve gün içersindeki aktiviteler fiziksel ak­tivite olarak kabul edilebilirler.
Düzenli Fiziksel Aktivitenin Önemi
Sağlık; bireyin bedensel, ruhsal ve sosyal anlamda tam bir iyilik halin­de olması olarak tanımlanır. Fiziksel aktivitenin sağlığımız üzerine etkileri temelde üç başlık halinde incelenebilir:
1- Bedensel sağlığımız üzerine olan etkileri,
2- Ruhsal ve sosyal sağlımız üzerine olan etkileri,
3- Gelecekteki yaşantımız üzerine olan etkileri
“Hareketli yaşam, hastalıksız yaşam”
Kilo Kontrolü
Birçok ülkede fiziksel aktivite düzeyi besin tüketiminden daha fazla düşüş göstermiş,böylece düşük düzeyde fiziksel aktivitenin şişmanlık için önemli bir etken olduğu sonucuna varılmıştır. Önemli bir sağlık sorunu olan şişmanlık giderek artmakta ve koroner kalp hastalığı, diyabet, inme, artrit, kazalara vb. karşı risk oluşturmaktadır. Kilo kaybının enerji sınırlaması ve fiziksel aktivitenin artırılmasıyla sağlanması daha kolay ve etkilidir. Daha da önemlisi kilo almayı önlemede önemli rol oynamaktadır. Örneğin günde 2-5 km yürüyüş enerji dengesinin sağlanmasını önemli ölçüde etkilemektedir.
Kan basıncının kontrolü
Yüksek kan basıncı (tansiyon) 140-90 mmHg olduğunda kalp krizi, kalp ve böbrek yetmezliği, inme gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini iki katına, 160-95 mmHg. olduğunda ise üçkatına çıkarmaktadır.Düzenli fiziksel aktivite kan basınçlarını diğer klinik uygulamalarla kıyaslanabilecek düzeyde yaşlaşık 6-10 mmHg azaltabilmektedir. Ancak her zaman tek başına yeterli olmayabilir ve diğer klinik uygulamalarla (kilo kaybı, alkol ve tuzun azaltılması, çoğu zaman ilaç kullanımı) birlikte olması gerekebilir.
Fiziksel aktivite ilerleyen yaşla birlikte gözlenen tansiyonun artmasına karşı koruyucu olabilmektedir. Önerilen fiziksel aktivite düzeyi, düzenli orta şiddette egzersizlerdir.
Ciddi hastalık risklerinin bile, çok hafif düzeyde fiziksel aktivite artışı ile azaldığı bilinmektedir.
Kan lipitlerinin kontrolü
Düzenli fiziksel aktivitenin lipit (yağ) metabolizmasına olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. HDL kolesterolünü (iyi kolesterol) artırırken, bazı durumlarda toplam LDL kolesterolünü (kötü kolesterol) düşürerek daha yüksek HDL:LDL oranı ve buna bağlı koroner kalp hastalığı riskini azaltmakta, ayrıca yüksek plazma trigliserid düzeyini de düşürmektedir. Önerilen fiziksel aktivite düzeyi; haftada 15 km veya daha fazla yürüme veya koşma gibiaktivitelerdir. Aktivitenin toplam miktarı ve sıklığı, şiddetinden daha önemlidir.
Şeker hastalığı ve kan şekerinin kontrolü
Düzenli fiziksel aktivite insülin aktivitesinin kontrolüne ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcıdır. Fiziksel olarak aktif, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığı (NIDDM) olanlarda hareketsiz yaşam sürenlere göre damar komplikasyonlarının görülme sıklığı daha düşüktür. Yaşın ilerlemesine bağlı şeker hastalığına yakalanma riski de aktif kişilerde % 20 veya daha fazla oranda azalmaktadır. Böylece düzenli fiziksel aktivite, NIDDM’un tedavisinden çok korunmasında önemli rol oynamaktadır. Önerilen fiziksel aktivite düzeyi; yürüyüş ve düşük şiddetli, uzun süreli egzersiz programlarıdır.
Damar ve kas-iskelet sistemi hastalıklarını önleme
Koroner kalp hastalığı ve inme riskinin fiziksel aktivitesi fazla olan kişilerde daha düşük olduğu görülmektedir. Orta düzeyde bir aktivite bile tamamen hareketsiz (sedanter) kalmaktan daha iyidir ve giderek artan aktivite düzeyi daha çok yarar sağlamaktadır. Kas ve kemiklerin kuvveti, eklemlerin esnekliği; koordinasyon, denge ve hareket çevikliği için önemlidir. Bütün bu özellikler yaşla birlikte önemli derecede azalmaktadır. Bu durum fiziksel aktivite düzeyindeki azalma ile yakından ilişkilidir. Özellikle kadınlarda yaşlandıkça osteoporozla birlikte kemik kırıkları (bilek, omur ve kalçada) görülme riski artmaktadır. Kemik mineral yoğunluğunda artış, çocukluk ve adölesan döneminde yapılan egzersizlerle örneğin; ağırlık taşıma, yürüyüş, koşu, tenis, vb.gibi egzersizlerle sağlanmaktadır.Yetişkinlikte yapılan orta düzey aktiviteler ise yaşla ilgili kayıpların önlenmesine yardımcıdır.